6 Mart 2013 Çarşamba

ayakkabıda dikkat edilmesi gereken hususlar

Sivri burunlu, yüksek topuklu, rengarenk ayakkabı ve çizmeler hiç kuşkusuz hemen hemen her kadınının gardırobunda yer almakta… Görsel olarak hoşa giden bu ayakkabılar bazen ciddi sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Önemli olan ayakkabı seçerken aynı zamanda da ayak sağlığını gözardı etmemek… Memorial Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Op. Dr. Yalın Dirik, ‘Yanlış ayakkabı seçiminin getirdiği rahatsızlıklar ve dikkat edilmesi gerekenler’ hakkında bilgi veriyor. 

Ayak problemlerinin önemli bölümü, yanlış ayakkabı seçiminden ortaya çıkar. Bilinçli ayakkabı seçimi ise yaşam süreci içinde oluşabilecek bazı sağlık problemlerini engelleyebilir. Ayak sağlığı için, öncelikle ayağın şekline uygun ayakkabılar seçmeye özen göstermek gerekir. Rast gele, "Sonradan genişler" düşüncesiyle alınan ayakkabılar ayak sağlığını olumsuz etkiler. Bu tür ayakkabılar parmaklarda şekil bozukluğu, basma bozukluğu, tırnak batması, ayak mantarı, nasır, yorulma, bilek burkulması, ayak, bacak ve bel ağrısına neden olabilir. 

Model ve renkten önce rahatlığına bakın 

Ayakkabı seçerken model ve renkten önce ayakkabının rahatlığına, doğal malzemelerden imal edilmiş olmasına özen gösterilmelidir. Dar kalıplı, üstü basık, sivri burunlu, yüksek topuklu ayakkabılar birçok sağlık problemlerine davetiye çıkartmaktadır ayrıca ayakkabı seçerken kişinin çalışma koşullarını da göz önünde bulundurması gerekmektedir. 

Yüksek topuklu ve sivri burunlu ayakkabılardaki tehlike 

Özellikle yüksek topuk ve sivri burunlu ayakkabı tercih eden bayanların ayak başparmağı dışa doğru yönelir, ayağın iç yan kenarında da kemik çıkıntısı oluşur. Halluk Valgus denilen bu sorun ayakkabı tercihleri nedeniyle kadınlarda erkeklere oranla 5 kat fazla görülmektedir. 
Hastalar hekime ağrılı iç ayak çıkıntısı, ikinci parmağın ayakkabının tavanına sürtmesi, ayak tabanında ağrılı nasır bulunması, ayakkabı sorunları, bazen de tamamen kozmetik nedenlerle gelirler. İlerleyen durumlarda başparmak ekleminde kireçlenme görülür. Yürüme çok olumsuz etkilenir. Bir çok tedavi seçeneğinin söz konusu olduğu bu sorunun çözümünde hasta-hekim iletişimi çok önemlidir. Hastalığın derecesine göre parmak arası makara, gece atelleri, metatarsal petler, uygun ayakkabılar ve çeşitli ameliyatlar (yumuşak doku-kemik) söz konusudur. 

Ayakların hava almaması ameliyata dahi neden olabilir 

Uygun olmayan ayakkabılar, ayağın yeterli şekilde havalandırılmasını engelleyen sentetik çorap ve ayakkabılarla, yanlış tırnak kesimi özellikle baş parmakta etin tırnağa batmasına neden olmaktadır. Böyle bir durumda kişi şiddetli bir ağrı duyar. Bu arada eklenen enfeksiyonlarla ağrı duyarlılık, akıntı, batan tırnak çevresinde şişlik gelişir. İlerleyen vakalarda kemik iltihabı gelişmesine yol açabilir. 
Tırnak batmasını önlemek için, uygun ayakkabı giymek, tırnakların uzun eksenlerine dik bir açı ile ve belirgin köşeler bırakacak şekilde kesmek ve ayak temizliğine özen göstermek gerekmektedir. . Özellikle ilerlemiş vakalarda ameliyat kaçınılmazdır. Tırnak çekimi bir yöntemse de, nüks oranı yüksek olduğundan kalıcı çözüm sağlayamamaktadır. Diğer bir yöntem, batan tırnağın kısmi çıkarılmasıyla birlikte, ilgili tırnak yatağının çıkarılması ameliyatıdır. Bu ameliyat, soruna kalıcı çözüm sağlamakla birlikte, parmak ve tırnak estetiği de zarar görmemektedir. 

Yanlış Ayakkabı Seçiminin Getirdikleri 

Çekiç parmak: Parmaklar, ayakkabının ucuna doğru itildiğinde, biçimsiz olarak kıvrılır ve parmağın orta eklemi bükülerek oluşan şekil bozukluğu, ayakkabının üst kısmına baskı sonucu ağrıya neden olur. 

Nasır oluşumu: Ayakkabı ile ayağınız arasındaki sürtünme sonucu derinin sertleşip kalınlaşmasıyla nasır oluşur. Daha çok parmak altında veya parmak aralarında görülür. 

Ayak bileği incinmeleri: Yüksek topuklu ayakkabı giyenlerde vücudun ağırlık merkezi öne kayar ve insan parmak ucunda yürüyormuş gibi olur. Ağırlığı destekleme alanı daraldığı için de dengenin çabuk bozulması sonucu düşme, ayak burkulması ve ayak bileğinde incinmeler meydana gelebilir. 

Bacak ağrısı: Yüksek topuklu ayakkabı zamanla, baldır kaslarında kısalmalara neden olur. İlaveten vücut ağırlık merkezinin öne kayması nedeniyle bacak kaslarında aşırı zorlanma ve ağrılar görülebilir. 

Diz ağrısı: Yüksek topuklu ayakkabı giymek vücudun ağırlık merkezini öne kaydırarak dize ilave yük bindirir. Bu da dizlerde ağrı ve ileri yaşlarda kireçlenmelere neden olur. 

Bel ağrısı: Vücudun ağırlık merkezinin öne kayması belde kavis artışına neden olur. Bu da bel kaslarında aşırı gerginlik ve ağrı yapar. Fazla kilolar, bu ağrıyı daha da çoğaltır. 

Ayakkabı Alırken Dikkat Edilmesi Gerekenler 
  • Ayakkabılarınızı akşama doğru alın. Gün boyu ayaklarınıza yük bindiği için akşama doğru ayaklar şişer ve genişler. Böylece akşam alınan ayakkabı rahat ise, gün boyu giydiğinizde rahatsız etmez.
  • Ayakkabının uzunluğu ve genişliği ayağınızla orantılı olmalıdır. Yaş ilerledikçe ayak tabanında çökme sonucu ayaklar uzar ya da genişler, bu nedenle ayak numaranızı aralıklı olarak kontrol edin.
  • Ayakkabı ayakta üzerine basarak denenmelidir. Çünkü yük bindiğinde ayak genişler ve uzar.
  • Ayakkabı alırken her iki ayakkabı da denenmeli, çoğu kişide, iki ayağın boy ve genişliği aynı değildir.
  • Ayak bileği burkulmalarını önlemek için daha geniş ve daha kısa topuklu olanları tercih edin.Ayakkabının topuk yüksekliği 2,5 cm’yi aşmamalı.
  • Parmaklarınızın normal şeklini korumak için, sivri burunlu ayakkabılardan kaçının.
  • Ayakkabı seçerken altının “şok alıcı” özelliği olmasına dikkat edin. Tahta veya benzeri çok kalın ve esnek olmayan ya da çok ince olan ayakkabılar, ayak bağ ve eklemlerine aşırı yük bindirerek ağrıya neden olur.
  • Ayakkabının iç kısmı çok kaygan ve sert olmamalı ve ayağın doğal yapısına yani ayak kavislerine destek verecek biçimde olmalı.
  • Ayakkabının parmak ucundaki yüksekliği, ayakkabının içinde parmaklarınızı kıvıracak kadar yüksek ya da esnek olmalı.
  • Kesinlikle satıcının, ayakkabının açılıp ayağınıza uyacağı sözlerine kanmayın. Düzgün ayakkabıda böyle şey olmaz.
  • Ayağınızın hava almasına izin veren materyalleri, örneğin köseleyi tercih edin, naylon ve benzeri ayakkabılardan kaçının.
  • Ayağınıza tam uyum gösteren numarayı alın. Ayağınızın anatomik yapısına uymayan ve büyük yada sıkan ayakkabıyı giymek hem sakıncalıdır, hem de ayakkabıyı deforme eder. En uzun parmağınız ile ayakkabının ucu arasında yarım santim boşluk olmalıdır.

İyi ayakkabı seçmenin incelikleri


Uzun boy, daha ince görünen bacaklar, kıyafetin daha şık görünmesi uğruna giyilen topuklu ayakkabılar, ayağa olması gerekenden fazla yük bindirdiği için, nasır, tırnak problemleri, ayak parmaklarında şekil bozuklukları, burkulma, zedelenme gibi problemlere yol açabiliyor. Ancak spor ayakkabılar da sandığınız kadar masum değil. Havalandırılmadığı ve temizliği iyi yapılmadığı sürece mantar sorunlarına neden olabiliyor. O halde, ayakkabı seçerken sağlığımız için nelere dikkat etmemiz gerektiğine bir göz atalım…

Akşam satın alın
Ayakkabı satın alma işini akşam saatlerinde yapmaya çalışın. Çünkü ayaklar gün boyu üzerlerine yük bindiği için şişer. Ayaklarınız şişken rahat ettiğiniz bir ayakkabı, onunla gün boyu rahat edeceğiniz anlamına gelir. 

Ayakta denemeden almayın
Üzerine yük bindiğinde ayaklar uzayıp genişleyeceğinden, satın alacağınız ayakkabıyı ayakta, üzerine basarak deneyin. 

Alçak topukluları tercih edin
Ayak bileği burkulmalarını önlemek için daha geniş ve kısa topuklu ayakkabıları tercih edin. Geniş topuklular dengeyi daha iyi korur. Tercihen ayakkabının yüksekliği 2,5 cm’yi aşmamalı. Ancak daha yüksek topuklular vezgeçilmezinizse, ayak sağlığınızı korumak için onları giyme zamanınızı azaltmaya çalışmalısınız. Mesela iş yerinde topuklu ayakkabıyla olmaz zorunluluğu varsa, işe gidiş gelişlerde düz ayakkabı kullanmaya çalışın. Akşamları ayaklarınızı ılık suda 5-10 dakika dinlendirin, masaj uygulayın. 

Geniş burunlu alın
Sivri burunlu ayakkabılar parmaklarda şekil bozukluğu yaratabilir. Ön kısmı geniş olan ayakkabıları tercih etmek daha doğru. 

Esnek tabanlıları seçin
Ayakkabı tabanının esneme özelliğine sahip olması çok önemli. Çok kalın ve esnek olmayan ya da çok ince olan ayakkabılar, ayak bağ ve eklemlerine aşırı yük bindirerek ağrıya neden olur. 

Ayakkabının iç yapısı ve yüksekliğine dikkat
Ayakkabının iç kısmı çok kaygan ve sert olmamalı, ayak kavislerine destek verecek biçimde olmalı. Ayakkabının üst kısmı da içinde parmaklarınızı kıvıracak kadar yüksek ya da esnek olmalı. 

Naylon maddeli ayakkabı almayın
Ayağınızın hava almasına izin veren materyalleri, örneğin köseleyi tercih edin. Naylon benzeri maddeden yapılan ayakkabılardan kaçının. 

Satıcıya kanmayın
Ayakkabıyı denediğinizde ayağınızı sıkıyorsa, satıcının bir süre sonra açılır demesine inanmayın. Zira düzgün bir ayakkabıda böyle bir şey olmaz. Parmakla ayakkabının ucu arasında yarım santim boşluk kalmasına dikkat edin. 

Ortopedik tercih edin
Ortopedik ayakkabılar satın almaya çalışın. Bu tip ayakkabılar, taşıyıcı noktaları desteklediği için vücudun rahat taşınmasını sağlar, omuriliğin duruşunu destekler, yürüyüşü rahatlatır ve yorulmanızı geciktirir.

PLATFORM AYAKKABI GİYMENİN ZARARLARI NELERDİR


Son yıllarda çok moda olan platform ayakkabılar, pek çoğumuzun şık görünmek için tercihidir. Platform ayakkabı nedir, platform ayakkabı nasıl olur? Platform ayakkabı, ayakkabının taban bölgesinde ayrı bir taban varmış gibi yüksek bir taban olmasıdır. Platform denmesinin sebebi de bu yüksekliktir. Kıyafetlerimizde oldukça güzel bir konbin yaptığımız platform ayakkabılar, sağlıklı bir ayakkabı mıdır peki? Doktorum prgramında platform ayakkabı giyerken dikkat edilmesi gerekenleri açıklayan uzman Özgül İşgör bakın neler anlatıyor.
Platform ayakkabılarda, ayakkabının ön tarafı platform arkası ince topuksa burkulmalar çok olur. Dolgu topuklu platform ayakkabılar daha sağlıklıdır. Platform ayakkabılarda dengede durmak zor olduğundan sağlığımız için zararlı hale gelecektir. İlerleyen yaşlarda geri dönülmez rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Bel fıtığı gibi hastalıklardan korunmak istiyorsak platform ayakkabıları uzun süre giymeyelim. Uzun saatler platform ayakkabı ile yürümek sağlığınızı olumsuz etkiler. Güzel olalım derken sağlığımızdan olmak istemeyiz öyle değil mi? O zaman şık olmak için bile olsa sağlığımızdan ödün vermeyelim.

SAYA ÜRETİMİNDE KULLANILAN DERİ TÜRLERİ


Vidala: Ağır, orta ve hafif sığır, dana ve at derilerinin krom tuzları ile sepilenmesinden elde edilen, sırça tarafından finisaj görmüş, türlü renklerde ve yumuşak tutumlu derilerdir. Özellikle kışlık ayakkabılarda, askeri botlarda, fantezi terliklerde ve zennelerin büyük bölümünde vidala kullanılır.
Bakımı: Ayakkabı yüzeyi toz, çamur vs. den yumuşak bir bez veya fırça ile temizlenir. Deri yüzeyine besleyici ve koruyucu özelliğe sahip olan katı bir cila sürülür. Cila 10 dk. bekletilip yumuşak bir fırça ile parlatılır. Ayakkabının kullanımı sırasında oluşmuş buruşmayı gidermek için; tozsuz ve aşırı sıcak olmayan hafif nemli bir ortamda, mutlaka kalıpta en az iki gün dinlendirmek gerekir. Bu işlem ayakkabının ömrünü mutlaka uzatacaktır.
Yağlı Deri (Crazy ve Pullup): Cildi mat, kalın vidaladır. Bu tür deriler vidalaya oranla çok az su geçirme özelliğine sahiptir. Bazı kışlık ayakkabı ve bot modelleri yağlı deriden yapılmaktadır.
Bakımı: Ayakkabı yüzeyi dış etkenlerden oluşan zararlı maddelerden deriyi zedelemeden hafif nemli bir bezle temizlenir ve kalıplanarak nemli bir ortamda kurumaya bırakılır. Deri yüzeyi bu deriye uygun sprey boya ile boyanarak kalıpta tozsuz bir ortamda giyilmeye hazır hale getirilir.
Glase: Ham keçi derilerinin krom tuzları ile türlü usullerde sepilenmesinden elde edilen, sırça tarafından finisaj görmüş ve çeşitli renklerde boyanmış yumuşak tutumlu yüzlük derilerdir. Kaliteli zenne ve merdane iskarpinlerin (bağcıksız), zenne çizmelerin ve terliklerin sayalarında kullanılır.
Bakımı: Glasenin cildi son derece yumuşak olduğundan özenle kullanılması gereken deri cinsidir. Bu yüzden taşlı ve bozuk zeminlerde giyilmesi tavsiye edilmez. Kirlenen deri yüzeyi, yumuşak nemli bir bezle silinir ve kurumaya bırakılır. Besleyici veya koruma özelliği olan sıvı veya katı cila ile parlatılır. Vernik gibi lak (parlak cila) içermeyen deri parlatıcıları kullanılmamalıdır. Ayakkabı giyildikten sonra mutlaka kalıplanarak bekletilmelidir.
Rugan: Sığır, dana, at, deve, keçi, oğlak ve koyun ham derilerinden elde edilir. Ham derinin sepilendikten sonra yağlı ya da sentetik laklarla finisaj yapılmış çok parlak görünüşlü yumuşak tutumlu yüzlük deridir.
Bakımı: Deri yüzeyleri son derece ince ve hassastır. Toz ve kirden hafif nemli yumuşak bir bezle temizlemek gerekir. Kalıplaması yapılıp kurumaya bırakılır, daha sonra hafif nemli gazlı bezle silinir, parlatılır.
Süet: Orta veya hafif genç sığır, dana, malak derileriyle keçi ya da oğlak, koyun, kuzu derilerinin krom tuzlarıyla sepilenmesinden elde edilen deri, finisaj görmüş yumuşak tüylü ve kadife tutumlu, türlü renklerde, boyası derinin içine iyice işlenmiş mamul derilerdir.
Bakımı: Deri yüzeyi fazla sert olmayan fırça (kauçuk) ile fırçalanıp, temizlenir. Kendi renginde veya natürel renkte sprey ile boyandıktan sonra 10 – 15 dk. kurumaya bırakılır. Tüyler cilt yönünde harmanlandığından, bu yönde taranmalıdır. İstenirse yağmur vs. dış etkenlerden korumak amacı ile silikonlu spreyler kullanılabilir.
Nubuk: Cildi zımparalanmış deridir. İki yönüyle süetten ayrılır. Nubuk daha kısa tüylü ve daha toktur. Yüzeyine dokunduğunuzda kadife teması verecektir.
Bakımı: Nubuk yüzeyi, nubuk silgisi ile silinerek toz vs. den arındırılır. Daha sonra sprey boya ile boyanır ve yumuşak bir fırça (kauçuk olmalı) ile tüyleri taranır.
Lame ve Dore: Lame, metalik gümüş renge boyanmış mamul derilerdir. Dore ise metalik sarı renge boyanmıştır. Her iki tipteki deriler de ağırlıklı fantezi zenne ayakkabılar için kullanılır.
Bakımı: Deri yüzeyi nemli yumuşak bir bezle silinir. Kalıplandıktan sonra natürel sprey boya ile beslenir.
Nappa: Ayakkabıcılıkta kullanılan nappa daha diri ve tok işlenir. Gözenekleri glase deri kadar belirgin değildir.
Bakımı: Nappa deri çok ince ve hassas olduğundan, dikkatli kullanılması gerekir. Kirlenen yüzeyi yumuşak ve hafif nemli bir bez ile silinir. Ayakkabı mutlaka kalıplanarak bekletilir. Besleyici ve koruyucu krem cila ile cilalanır.
Zik Deri: Genelde koyun derisinden yapılır, çok ince ve esnektir. Giysilik olarak da kullanılır.
Florantik (Açma Deri): Derinin sırça kısmı zımpara yapılıp, boyayla kapatılır. İki renkli kullanılabilir. Çok parlak finisajlıdır. Üzeri fırçalandığında dalgalı bir hal alır.
Bakımı: Deri yüzeyi hafif nemli bezle temizlenir. Katı cila ile cilalandıktan 5dk. sonra parlatılır ve kalıplanarak giyime hazır bekletilir.
Vejetal: Bitkisel taninlerle işlenmiş tamamen natürel veya üzeri boyalı derilerdir. Genelde aksesuar yapımında kullanılır. Renk katılmamış vejetal deriler, zaman içerisinde koyulaşarak farklı bir görüntü verirler.
Bakımı: Tamamen natürel özelliğe sahip bu derilerde
kendine has cilalar kullanılmalıdır.
Baskılı Deri: Arzulanan gren yapısının (üst zarın atılmasından sonra, derinin en üst yüzeyi), metal plakalar üzerinde hazırlanıp, yüksek basınç ve ısıda deriye baskı yapılması ile hazırlanır.
Mantar: Tabanda, topukta, sandaletlerde kullanılır. Mantar tozu ve kauçuğun karışımıdır. Çok hafif termik bir tabandır.
Astarlık Deriler: Ham küçükbaş hayvan derilerinin türlü yöntemlerle sepilenmesinden elde edilen, doğal renkte boyanmış ince, yumuşak, elastik ve yüzeyi düzgün derilerdir. Keçi derilerinden elde edilen astarlık derilere astarlık glase, koyundan elde edilenlere ise meşin adı verilir. Meşin olarak adlandırılan koyun derisi zayıf ve ince olduğundan astarda kullanılır. Yüz olarak yararlanılmaz. (Bazı istisnalar hariç) Ayrıca dana derisinden yapılanlara da dana astar denir

DERİNİN BÖLÜMLERİ



Bir deride; sırt, boyun, etek ve bacak gibi belli bölümler mevcuttur. Dokusu en sık olanı ve bundan dolayı da en değerli olanı sırt bölümüdür.

DERİNİN FAYDALARI

Nefes alabildiği için ayağı serin tutar.
Çabuk yırtılma ve kopma yapmamaktadır.
Nemi emdiği için ayakta koku oluşmasını önlemeye yardımcı olur.
Doğal olduğu için çok sağlıklıdır.
Esneyebildiği için ayağın şeklini rahat alır.
Derisinden yararlanılan başlıca hayvanlar; sığır, koyun, domuz, at, geyik ve bazı süngerlerdir.
Deri bileşiminde; %50.2 Karbon, %25.4 Oksijen, %17.8 Azot, % 4.6 Hidrojen ve %2 Kükürt vardır.

DERİNİN ÖZELLİKLERİ

Yumuşaktır,
Dayanıklı ve bozulmaz,
Yüzeysel deliklerle hava ve su sirkülasyonunu sağlar,
Nemi emme ve tekrar dışarı verebilme; “nefes alma” özelliği vardır,
Az da olsa esneme özelliğine sahiptir

İşte deri ile bilinmesi gereken ilgili ipuçları.


Öncelikle suni derinin ham maddesi plastiktir. Bu yüzden suni derilerde plastik kokusu vardır. Gerçek derilerin ise kendine has, herkesin aşina olduğu bir kokusu vardır.
Kullanılan derinin kaliteli olduğunu dokunarak da anlayabilirsiniz. Gerçek deri ile suni deri arasında dokunarak anlayacağınız bu farkın temel öğesi gözeneklerdir. Bu gözenekler, kullanılan hayvan derisinin türüne göre farklılık gösteririr.
Örneğin sırt kısmı ve karın kısmından yapılan deriler biraz daha kalın olur.
Bir derinin kaliteli oluşu, kaliteli bir süreçten geçmesine bağlıdır. Kaliteli kimyasallarla işlenen deriler de bu oranla kaliteli olur. Aksi olarak ucuza kaçılmış ve basit kimyasallarla işlenen deri ne kadar kaliteli bir deri olursa olsun ortaya çıkan sonuç iyi olmayacaktır.
Bir derinin kaliteli olması marka olması anlamına gelmez. İnce elenip sık dokunulan bir anlayışın ürünü olan her deri iyi sonuç verir. Kaliteli bir deri ürün almak içinse elbette ki bu işin erbabı olan dericilere başvurmak gereklidir. Çünkü dericiler bu işi sıfırdan yapar. Böylece dericilerde hem daha kaliteli hem de daha ucuza deri ürünlerine sahip olabilirsiniz.
Tarihçesi insanlık kadar eski olan deri, günümüzde çağdaş tabaklama ve finisaj işlemleri sonucunda vazgeçilmez bir ürün haline dönüşmüştür.
Tabaklama (Sepileme): Ham derinin kullanımına yönelik olumsuz özelliklerin giderilmesini sağlayan yöntem olarak bilinir. 2 tür sepileme yöntemi vardır:
Bitkisel Sepileme: Bitkilerden elde edilen taneler kullanılır.
Madensel Sepileme: Krom bileşikleri ile deri işlenir.
Finisaj: Ham derinin renk, yüzey, doku özelliklerine arzulanan şeklin verilmesini sağlayan yöntem olarak bilinir.

Suni Deri Sektörünün Strateji Ve Politikaları


Türkiye’nin uzun yıllardan beri yaşamakta olduğu ve artık kronikleşen ekonomik sıkıntıların en önemli nedenlerinden biri de, yurtdışına satılan mal ve hizmetlerden elde edilen dövizin, yapılan ithalatı karşılayamamasıdır. Dış ticaret dengesinin negatif olması sonucu döviz ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Ülkemiz, dışarıdan satın alınacak mal ve hizmetler oranında yurtdışı satış yapamadığından, ihtiyaç duyulan mal ve hizmetleri satın alabilmek için borçlanılmaktadır. Döviz sıkıntısını aşabilmek için, ihracatın asgari olarak ithalatı karşılar düzeye yükselmesi gerekmektedir.
Türkiye’de kronik hale gelen enflasyon sorununun çözümü için uygulanmakta olan ekonomik program çerçevesinde, piyasadan para çekilmek suretiyle iç talebin azaltılmasına dönük politikalar yürütülmektedir. Ancak iç talebin azalmasıyla birlikte üretim düşmekte ve işsizlik artmaktadır. Bir yandan enflasyonla mücadele sürdürülürken, diğer yandan üretim ve istihdamın artırılarak büyümenin sağlanabilmesi için, ülkemizin ihracata dayalı bir büyüme sağlaması gereği ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’nin ekonomik sorunlarının kalıcı çözümünde ihracatın öneminden hareketle, Türk suni deri sanayii, dış ticaret fazlası veren bir sektör yaratmak amacıyla üzerine düşeni yapacaktır. Bu çerçevede sektörün vizyonu, Avrupa ve Asya’da lider ülke olmak, misyonu ise 2010 yılında 500 milyon dolar ihracat ile ülke ekonomisine katkıda bulunmaktır.
Suni deri sektörü, 2000’li yıllarda ihracatımızda ön plana çıkacak sektörlerden olacaktır. Sektörün gelişimini sürdürebilmesi açısından, devlet ve sektöre mensup firmalarca dünya ve sektör gerçeklerini dikkate alan politika ve düzenlemeler belirlenerek hayata geçirilmelidir.

Suni Deride İhracatı Arttırabilmek İçin Gerekenler



>>KDV iadelerinin hızlandırılması,
>>Dahilde İşleme İzin Belgesi kapamalarının basitleştirilmesi,
>>Yurt dışı fuar ve tanıtımlarının daha kapsamlı desteklenmesi,
>>İkili ticaret anlaşmalarının yaygınlaştırılması,
>>Yurtdışı mağazalara verilen Hazine desteğinin kolaylaştırılması,
>>Yurt dışında yerel firmalarla işbirliğinin geliştirilmesi, “Türk Malı” imajının geliştirilmesi,
>>Ürün çeşitliliğinin geliştirilmesi,
>>Satış öncesi ve sonrası hizmet kalitesinin geliştirilerek müşteri memnuniyetinin sağlanması vb. uygulamalarda eksikliklerin tespit edilerek giderilmesi gerekmektedir.

Suni Deri Sektörünün Tanımı Ve Kapsamı


Son 10 yılda ülkemizde hızlı bir gelişim gösteren “suni deri” sektöründe, bez, non-woven, kuagüle vb zeminler üzerine poliüretan (PÜ), PVC kaplama ve flok uygulama yapılması suretiyle, döşemelik, giyimlik, ayakkabılık, çantalık ve terliklik olarak kullanılabilen kumaşların üretimi yapılmaktadır. Ürünler genellikle doğal derinin ikamesi olarak geliştirilmekle beraber, doğal derinin kullanım alanları dışında da kullanılmaktadır. Doğal deriye yakın özellikler taşıyan kumaşların üretiminde sağlanan gelişmeler sonucu, son dönemlerde sektörün tanımlanmasında “suni deri” yerine “insan yapımı deri” kavramı öne çıkmaktadır.
Suni deri sektörü genel olarak;
>>PVC kaplama suni deri,
>>PÜ kaplama suni deri ve
>>Suni süet olmak üzere üç alt sektör olarak sınıflandırılmaktadır.
Polivinilklorit (PVC) Kaplama Suni Deri
Suni deri sanayiinin ilk dönemlerinde sadece PVC kaplama yapılmıştır. Oldukça geniş kullanım ve uygulama alanı bulunan PVC kaplama ürünler diğer suni derilere göre daha ucuzdur. PVC kaplama suni deriler; oto döşeme, ev ve ofis döşeme, çanta, terlik, ayakkabı, yağmurluk, kaban, mont vb dış giyim, saraciye ve aksesuar alanlarında kullanılmaktadır.
Poliüretan (PÜ) Kaplama Suni Deri
Hammadde ve üretim teknolojisinde sağlanan gelişmeler sonucu, son 10 yılda suni deri imalatında PÜ kullanılmaya başlanmıştır. PÜ ürünler PVC ürünlere oranla pahalı olmakla beraber, daha sıhhi ve ekolojik olmaları, nefes alabilirlilik, yumuşaklık, teknik değerler ve görünüm yönlerinden doğal deriye çok yakın özellikler taşımaları nedeniyle tercih edilmektedir. PÜ kaplama suni deri ürünleri; ev ve ofis döşeme, mont, kaban, fantezi giyim, pantolon, gömlek vb giyim ve ayakkabı alanlarında tercih edilmektedir.
Suni Süet
Bu sektörde, elyaf liflerinden elde edilen flok tozlarının değişik zeminler üzerine uygulanması suretiyle doğal deri, süet ve kadifeye benzer kumaşlar üretilmektedir. Yaklaşık 30 yıldır ABD ve Avrupa’daki büyük firmalarca ve son 10 yıldır ülkemizde üretilmekte olan suni süetler özellikle mobilya döşemelerinde kullanılagelmiştir. Son yıllarda üretim teknolojisindeki gelişmelerle birlikte giyim sektörü tarafından da yoğun olarak talep edilen suni süet ürünleri; ev ve ofis döşeme, mont, ceket, gömlek, pantolon vb giyim, ayakkabı, çanta, saraciye ve aksesuar alanlarında kullanılmaktadır

Suni Deri Yıkama Talimatı

- Çamaşır suyu kullanmayınız.
- Kimyevi solventler kullanmayınız.(Gaz, benzin, mazot, tiner, aseton)
- Kuru temizleme yapılamaz.(PVC karışımlarda)
- Kuru temizleme yapılır. (Poliüretan + Poliüretan Gumilerde)
- Sadece elde sabunlu su ile yıkanır. En yüksek sıcaklık 30 derecedir
- Nemli veya sabunlu bez ile silinir. Kesinlikle alkol ihtiva eden temizlik deterjanları, kolonya ve benzeri sıvılarla silinmemelidir.

Suni Deri Dikiş Talimatı

- Dikiş makinalarında teflon plastik ayak kullanılmalı.
- İlikler çift sarım veya gözlü ilik olacak.
- Dikiş yerleri dikilmeden önce hafif bir şekilde yalarcasına yağlanacak.

Suni Deri Kesim Talimatı


Siparişinizi verdiğiniz suni deriler normal bez dokumalardan farklı ve hassastır. Bu nedenle aşağıdaki hususlara kesinlikle uymaya özen gösteriniz.
- Kalite kontrol yaparken hata etiketlerini ön yüze yapıştırmayın.
- Beden etiketi kartları içte kalacak şekilde paketleme yapın (Derinin yüzeyine değmeyecek şekilde)
- Kullanım talimatlarına sadece silinebilir ibaresi veriniz. Yıkama talimatı istiyorsanız sipariş öncesi bize bildiriniz.(Kuru temizleme kesinlikle vermeyiniz)
- Dikim sırasında hatalı dikim yapmamaya özen gösteriniz. Zira geri dönüşü olmayan dikiş izleri kalacaktır.
- Toplarınızı mümkünse duba yapmayın dik olarak durdurun.
- Farklı renk suni derilerden dikilen parçaları karışık renkli üst üste koymayınız

Suni Deri Nedir ?


Hammadde ve üretim teknolojisinde sağlanan gelişmeler sonucu, son 10 yılda deri yerine sıklıkla kullanılmaya başlanan suni deri imalatında PU ve PVC kullanılmaya başlanmıştır. PU ürünler PVC ürünlere oranla pahalı olmakla beraber, daha sıhhi ve ekolojik olmaları, nefes alabilirlilik, yumuşaklık, teknik değerler ve görünüm yönlerinden doğal deriye çok yakın özellikler taşımaları nedeniyle tercih edilmektedir. PU kaplama suni deri ürünleri; ev ve ofis döşeme, mont, kaban, fantezi giyim, pantolon, gömlek vb giyim ve ayakkabı alanlarında tercih edilmektedir.
Suni Deri Hakkında Genel Bilgiler
Her şey 1400′lü yıllarda Çinliler’in balmumuna daldırılmış umaştan şemsiye yapmalarıyla başladı.
Daha sonra “Direkt Kaplama” olarak isimlendirilecek işlemin tarihteki ilk uygulamasıydı. Kumaşın tamamiyle farklı bir malzemeyle kaplanarak/birleştirilerek işlevini daha iyiye götürme fikri böyle oluştu.
Bugün kullandığımız PVC ve PU gibi polimerlerin atası 1839 yılında Goodyear tarafından üretildi. Goodyear, kükürtle vulkanize edilmiş kauçuk olan Libonit’i üretti. Fakat o yıllarda henüz polimer kavramı ortaya atılmamıştı. 1900′lü yıllarda İtalya’da Direkt Kaplama işlemiyle mezure üretildi.
Takip eden yıllarda 1. Dünya Savaşı esnasında Almanlar ilk U-Boat modelini ürettiler. Ancak dış etkenlere karşı son derece dayanıksızdı. 1920-1930 yılları arasında Alman kimyacı H. Staudinger “Makromolekül” hipotezini ortaya attı ve deneysel olarak ispatladı. İşte bu tarihten sonra polimer kimyası dünyada bir devrim yarattı. 1960′lı yıllarda kumaş ve plastik özelliklerini aynı anda içeren bir yapıdan bahsedilmeye başlandı. Yüzey, doğal deri efekti verirken sağlamlığını kumaş sağlıyordu. Bu yıllarda “Transfer Kaplama” ortaya çıktı. O yıllarda kullanılan transfer kağıtları en fazla 100 ºC’ye dayanıklıydı. Teknolojinin ve malzeme bilgisinin gelişimiyle suni deri uygulamaları bugünkü halini aldı.

Erkek ayakkabısı nasıl seçilmeli?

Erkekler için en ideal ayakkabılar, Oxford tipi, maskaretli veya çift yüzlü, makosenler, loferlar ve alçak botlardır. Erkekler de iş hayatı ve özel aktiviteleri için, etkinliğe uygun ayakkabılar almalı. Vakitlerinin çoğunu ayakta geçirenler için yastık tabanlı ayakkabılar uygundur. Yoğun sanayi içinde çalışanlar, ayaklarını korumalı. Bunun için hazırlanmış su geçirmez ya da suya dayanıklı, çelik bombeli ve yalıtkan tabanlı güvenlik ayakkabıları ve botları ayak sakatlanmalarını engeller. Muhtemel kazalardaysa kazanın etkilerini azaltır. 

Spor ayakkabısı seçmenin kuralları


Değişik spor aktiviteleri, ayak ve bilekleri koruyan değişik özelliklerde ayakkabıları gerekli kılmakta. Spor ayakkabıları, ayağı, yapılan hareketlerin gerektirdiği en doğal hale sokmalı. Örneğin koşu ayakkabıları, ayağın ön kısmına gelecek darbeleri karşılayacak şekilde; tenis ayakkabıları ise bileği destekleyip, ani dönüş ve duruşlara imkan verecek şekilde tasarlanır. Bu nedenle her spor dalı için ayrı bir ayakkabı kullanımı iyi bir fikirdir. Özen gösterilmesi gereken bir diğer nokta, hiçbir ayakkabının kullanım süresinden daha uzun süre kullanılmaması gerektiğidir.  

spor ayakkabı; gerek sporun gerektirdiği aktivitelerin yarattığı streslere karşı koyabilme gerekse de müsabaka sırasında maksimum potansiyel elde edebilme açısından oldukça önem taşımaktadır. doğru ayakkabı; sporcuda ek sorun yaratmadığı gibi, varolan veya doğabilecek sorunlara da çözüm getirme özelliğine sahip olmalıdır. 
herşeyin en’i olan ayakkabı yoktur. alınan en iyi ayakkabı bile tabanından başlayarak bozulacaktır. 500-1000km koştuktan sonra ayakkabının değiştirilmesi gerekmektedir. öncelikli olan, ayakkabının ayak biomekaniğine uygun olmasıdır.
ayakkabı almanın kolay reçetesi yoktur; en önemli kriter rahat hissetmektir. en pahalı ayakkabı, hiçbir zaman en iyi ayakkabı demek değildir. ayakkabı seçiminde, yapılacak sportif faaliyet mutlaka göz önünde bulundurulup, alınacak ayakkabı, öncesinde mutlaka denenmelidir. 
ayakkabılar spora özgü olarak 7 grupta toplanmışlardır;
1.koşu, antreman ve yürüyüş
2.kort sporları (tenis, basketbol, voleybol)
3.atletizm
4.saha sporları (futbol)
5.kış sporları
6.açıkhava sporları
7.özel sporlar
ayakkabı seçiminde bizlere yardımcı olabilecek ipuçları;
*ayakkabı içinde parmaklarımızı rahatça oynatabilmeliyiz
*topuğumuz ayakkabı içinde sağlam oturmalı ve aşağı-yukarı kaymamalıdır
*ayakkabı alırken, sürekli yaptığımız sporu yaparken giyeceğimiz çorabı giymeliyiz.
*ayağımızın en uzun parmağının ucu ile ayakkabının ucu arasında bir parmak eni kadar mesafe olmalıdır
*ayağımız yanlardan taşmamalıdır
*ayakkabıyı, günün sonunda ayağımız en şiş durumdayken denemeliyiz
*ayakkabının her ikisini birden giyerek, mağazanın içinde dolaşmalıyız
*her zaman o anda rahat hissettiğimiz ayakkabıyı almalı, ayakkabının daha sonra rahatlayacağını düşünmemeliyiz.
*eğer herhangi bir spor ile haftada 3 defadan uğraşıyorsanız, o spora özgü ayakkabıları kullanmalıyız

Ayakkabı bakımı ile ilgili ipuçları



* Ayakkabılarınızı uzun süre kullanmak istiyorsanız, onları temiz ve iyi durumda tutmaya çalışın.
* Ayakkabının derisinin cinsini öğrenin ve ayakkabıya ait bakım malzemelerini bulundurarak, düzenli olarak kullanın.
* Topukların ve tabanların fazla aşınmasına izin vermeyin.
* Ayakkabılarınızı dönüşümlü olarak giyin. Böylelikle ayakkabılarınızın dinlenmesini sağlamış olursunuz.
* Asla başkasının kullanmış olduğu ayakkabıyı giymeyiniz; bu özellikle çocuklar için önemlidir, çünkü çoğu zaman büyük kardeşlerinden kalan ayakkabıları giymek zorunda bırakılırlar.
                                                            

Ayakkabı almanın püf noktaları nelerdir ?


* Ayak numaranızı ayaktayken ölçtürün.
* Her zaman ayakkabıları her iki ayağınızda da deneyip, mağazada bir süre böyle yürüyün.
* Her zaman büyük ayağınıza göre alın. Sağ ve sol ayak numaraları, nadiren birbirini tutar.
* Ayakkabının ayağınıza oturmasını beklemeyin, ayakkabılar giydiğiniz anda rahat olmalıdır.
* Astar kullanılmayan ayakkabılar daha rahat ve yumuşaktır, fakat bazen ayağınızı ilk birkaç kullanımda boyayabilir. Bu boyama zamanla geçecektir.
* Son giydiğiniz ayakkabının numarasına güvenmeyin. Bir ayakkabı üreticisinin kalıbı, bir diğerininkinden farklı olabilir. Ayrıca ayağınız da büyüyebilir.
* Ayakkabı alımını günün ilerleyen saatlerinde yapın. Ayaklar gün boyunca şişerler. En sağlıklısı ayaklar genişlemişken ayakkabıyı denemektir.
* Ayakkabının iyi oturduğundan emin olun. Ağırlığın dağılması açısından önden, yandan ve arkadan ayağınızı rahat hissetmelisiniz. Baş parmağınız ayakkabının ön kısmıyla asla temas etmemelidir. Temelde bilinen bir şey olmasına rağmen tekrarlamakta fayda var; ayağınızın en geniş kısmı ayakkabının en geniş kısmıyla örtüşsün.
* Seçeceğiniz ayakkabının üstü hakiki deri (nubuk, analin, glase, süet vb.), sıkı konçlu, içi yastıklı ve ayak parmakları kısmının esnek olmasına dikkat edin.
* Deri, kösele ve üzeri dikişli (saraçlı) ayakkabıların su alması normaldir. Bu nedenle bu tür ayakkabılar yağmurlu günlerde dikkatli giyilmelidir, suyla ve çamurla temas engellenmelidir.
* Ayakkabıyı denerken, o ayakkabı ile birlikte giymeyi düşündüğünüz çorap ile deneyiniz.
* 4077 sayılı tüketicinin korunması hakkındaki kanuna göre üretim hatası olan malın değiştirilmesi ancak 15 gün içerisinde ve fatura ile mümkündür.
* Eğer ayakkabınızın tamire ihtiyacı olursa, ayakkabıyı direkt olarak satın aldığınız firmaya götürün. Firma ayakkabının üreticisi olduğu veya üreticisine gönderebileceği için ayakkabının tamiri en sağlıklı şekilde yapılacaktır.

Bilinçsiz ayakkabı seçiminin cezasını ayaklar çekiyor !

Ayakkabı üreticileri, sağlığın ayaktan başladığına dikkat çekerek ayakkabı seçimine özen gösterilmesi gerektiğini söylüyor. Adela Ayakkabı Genel Koordinatörü Cemal Keskin, ayağı taraklı olan birçok kişinin uygun ayakkabıyı bulabilmek büyük numara ayakkabı kullanmak zorunda kaldığını belirtiyor. 

Ayakkabı giyimi ile ilgili yurtdışında eğitim alan Başak Çilingiroğlu, müşterilerinin ayağına en uygun ayakkabıyı bulabilmek için hazır kalıplardan yararlandıklarını söylüyor.
Cemal Keskin, "Ayakkabı kullanmanın da püf noktaları var. Her ayakkabı her ayağa olmaz. Ayağına göre ayakkabı almayan kişi daha sonra rahatsız oluyor. Bilinçsiz ayakkabı tercihinin cezasını böylece ayak çekiyor." dedi.
Yeni neslin ayaklarının büyüdüğüne değinen Keskin, "Ayakkabı numaramız millet olarak 42 idi. Şimdilerde 43 ve yukarısı. Demek ki ayağımız büyüyor. Bu büyümeye ise başta bez ayakkabılar olmak üzere seçimini uygun yapmadığımız ayakkabılar sebep oluyor. İnsan vücudunun her santimetrekaresinde 134 gözenek olmasına rağmen ayak tabanında bu sayı 366. Bu gözeneklerin en önemli görevi, ayağın terini dışarıya atıp rahatlatmak. Terin dışarı çıkması ayak sağlığı açısından çok önemli. Bir ayak kokmasa bile muhakkak ter çıkartır. Bunun için son zamanlarda ter emici ve ayakkabının içerisindeki havayı değiştiren çalışmalar yapılıyor. Ayakkabının dışı kadar içi de önemli. Ayağın sağlığı için kösele tavsiye ediyoruz. Çünkü deri, ayağın nefes almasını sağlıyor. Ayak terledikten sonra rahat nefes alamazsa kokma başlıyor. Ayakkabı tarafından dışarı atılamayan ter kokarak ayak içine siniyor." şeklinde konuştu.
Yurtdışında, istenirse kişinin ayağına göre üretim yapılıyor. Plastik benzeri bir madde üzerine basıldığında, ayağın şekli ortaya çıkıyor. Almanya ve İngiltere ve İtalya gibi ülkelerde yeni yapılan bir dişin ağza uyumu için gösterilen özenin aynısı ayakkabı için de sarf ediliyor. Çünkü ayakkabısı ayağını sıkan veya topuğu vuran bir kişi ile dişi ağrıyan kişi arasında fark görülmüyor. Bizde de son zamanlarda başta ayakkabı tabanı olmak üzere değişimler yaşanmaya başlandı. Üreticiler, tüketiciden gelen talep üzerine ürünlerini geliştiriyor. Ortopedik yataklar gibi zamanla ayakkabı sanayi de gelişiyor.
İzmir merkezli ayakkabı şirketlerinden Çilingiroğlu, Shoe City markasıyla biliniyor. Çilingiroğlu'nun sahiplerinden Başak Çilingiroğlu, rahat ayakkabı üzerine yurtdışında eğitim almış. Ayağa bakınca hangi ayakkabının uyacağını bildiklerini belirten Başak Çilingiroğlu, uygun ayakkabıyı bulabilmek için yaptıkları çalışmayı şöyle anlattı: "Müşterimizin öncelikle ayağını ölçüyoruz. Biri kadın ayağına göre olmak üzere 5 değişik kalıbımız var. Ayağın genişlik, boy ve yüksekliğe bakıyoruz. Tarak ve boyuna göre kalıplardan deneyerek ayağa en uygun olanını seçiyoruz. Böylece kullanıcı rahat ediyor. Sadece rahat ayakkabı ve tüm gün giyilebilen ayakkabılarımızı İstanbul Suadiye'deki mağazamızda satıyoruz. Satışını yaptığımız ürünler Avrupa markaları. Genelde ayak problemi bayanlarda olduğu için kalıplarla onlara uygun ayakkabı bulmaya çalışıyoruz. Tam numaraların yanı sıra uygun ayakkabı bulabilmek için buçuklu numaralar da satıyoruz. Bize yıllardır özel ayakkabı yaptıranlar da geliyor. Kalıplarımızdan sonra özel yaptırmaktan vazgeçiyorlar."
Cemal Keskin'in doğru ayakkabı kullanımı ile ilgili tavsiyeleri var: "Mümkünse bir ayakkabıyı iki gün giyinmek lazım. Dinlendirip kullanmak lazım. Üzerimizdeki kıyafetleri vücudumuz taşıyor ve onların hepsini ayaklar taşıyor. Gömleğimizi birkaç günde bir yıkatıyoruz, ceketimizi kuru temizleme yapıyoruz ve gardıropta, ütülü saklıyoruz. Ayakkabı ise kapı önünde kalıyor. Tıraş olurken derimizi bakıyoruz. Bu da deri, bakımı yapılması gerekiyor. Ne kadar çok hava alırsa o kadar uzun ömürlü olur. Anti bakteriyel taban astarı kullanılmalı. Sürekli ayakta olan iş grubundakiler rahat ayakkabı giyinmeli. Gün bitiminde ayaklarının ayakkabıdan kurtulduğunu anlamamalı. 9-10 saat ayakta olan insanlar lüks ayakkabılar alamıyor, gelir seviyesi düşük. Onun için ayakkabının dışı değil, iç rahatlığı önemli. Lateksli sistem yerine sert olmayan ayağın şeklini alan malzemeler kullanılmaya başlandı. Bağcıklı ayakkabı tercih edilebilir. Sürekli ayakkabı giyenler, akşama doğru ayakkabılarının bağcığını genişleterek kan dolaşımını rahatlatabilir."
Ayakkabılar, insanların temel ve gerçek ihtiyaçları sonucu ortaya çıkmışlardır. Ayakkabı tasarımları da; koruma sağlama, dayanıklılık ve şıklık gibi ihtiyaç duyulan özellikler göz önünde tutularak yapılır. Ayakkabı seçiminizi yaparken, ihtiyacınızı iyi tespit etmeli; modeller ve kullanılan malzemeler açısından sayısız tipte ayakkabı arasından size en uygun olanı seçmelisiniz. Shoe City'nin sağlıklı ayakkabı seçimi ile ilgili bazı tavsiyelerde bulunuyor: Ayak sağlığı problemlerini en aza indirmenin yolu sağlıklı ayakkabı kullanımından geçer. Günlük yaşamda, yüzlerce ton değerinde basınca maruz kalan ayaklarımız, sakatlanma ve incinmeye en elverişli organlarımızdır. Bu nedenle doğru ayakkabı seçimi çok önemlidir. Çocukların, kadınların ve erkeklerin ayakkabı gereksinimleri farklı olduğu gibi, çeşitli meslekleri icra eden insanlar da değişik özelliklerde ayakkabılara ihtiyaç duyarlar. Doğru ayakkabı seçimi konusunda ortopedi doktorlarına başvurmakta fayda vardır. Bu uzmanlar, tüm aile fertleri için doğru ayakkabı önerileri yapabilecek eğitime ve tecrübeye sahip kişilerdir. Sağlıklı kadın ayakkabısı seçmenin kuralları:
İş gücünün büyük bir kısmını oluşturan kadınlar, iş hayatı içerisinde giymek zorunda bırakıldıkları ayakkabılar nedeniyle ayak sağlığıyla ilgili problemleri en çok yaşayan kesimdir. Bu sorunların bazıları yüksek topuklu ayakkabı kullanımının sonucudur Bunlar topuk yüksekliği 4 cm.'yi geçen ayakkabılardır ve hafif ayakkabı olarak da adlandırılmakta. Ortopedi uzmanları, bu tür ayakkabıları sağlıksız olarak nitelemekte ve bu ayakkabıların, ayak sağlığı problemlerine yol açtığını vurgulamaktadır. Yüksek topuklu ayakkabı giyme süresini azaltmakta; topuksuz ayakkabı ve terlik giymekte ya da topuk yüksekliği çeşitliliğinden yararlanmakta fayda vardır. Konfor ve performansa sahip hafif ayakkabılar da vardır. Ayrıca, güçlendirilmiş topuklu, parmaklara hareket imkanı veren ve spor ayakkabı tasarımından yola çıkılarak üretilmiş hafif ayakkabılar da birer seçenek olarak göz önünde tutulmalı. Hatırdan çıkarılmaması gereken, yapılacak aktivitenin, ayakkabı seçiminde göz önüne alınan herhangi başka bir kriterden daha az önemli olmadığıdır. Ortopedik bakış açısına göre, kadınlar için en uygun ayakkabı, bağcıklı yürüyüş ayakkabısıdır, makosen değil. Darbe emici tabanlı, geniş, ped ile desteklenmiş ve yüksekliği 2 cm.'den fazla olmayan bu modeller, belki modacılar tarafından pek tutulmamakta ancak kadınların ayak sağlığı problemlerini ortadan kaldırmakta.

NOT: Haber kaynağı - -http://sektoreel.zaman.com.tr/sektoreell/detaylar.do?load=detay&link=390

Kadınlar neden topuklu ayakkabı giyerler ?


Topuklu ayakkabılar biz bayanların olmazsa olmazları. Hepimizin mutlaka bir kaç çift topuklu ayakkabısı vardır. Peki hiç merak ettiniz mi ? Kadınlar neden topuklu ayakkabı giyerler ?

Tesadüfen karşıma çıktı. Bakın nedenmiş......

Topuklu ayakkabının tek görevi kadını uzun göstermek değildir. Ayakları daha derli toplu, daha küçük, daha düz ve zarif gösterir.

Bacaklar daha sık ve sağlıklı dururlar. Vücudun duruş şekli de etkilenir. Göğüs ve basen en az yüzde oranında ileri çıkarlar. Daha dikkat çekici bir görüntü kazanırlar. Topuklu ayakkabılar, kendine güvenli ve otoriter bir imajla birlikte yürüyüş şekli olarak da daha kırılgan bir görüntü verirler.

Yüksek topuklu ayakkabılar bir gecede ortaya çıkmadılar. Yüzyıllar boyu santimetre santimetre yükseldiler.

Ne var ki 16. Yüzyıl da başlayan bu gelişimin öncüleri erkeklerdi. O yıllarda kadınların ayakkabıları da, topuklarının yüksekliği de kimsenin umurunda değildi. Onlar bol ve uzun eteklerin altında kalıyorlardı.

Erkeklerin yüksek topuklu ayakkabı giymelerinin sebebi başlangıçta ata daha rahat binmekti. Yüksek topukla ata binerken, ayak geçirildiği yere iyi oturuyor, kaymıyordu. Genellikle atla dolaşılan o yıllarda yüksek topuk iyice yayılmışken bir süre sonra Avrupa'da insanların yaşamaya başladıkları yoksulluk yılları yüksek topuğa olan gereksinimi daha da arttırdı.

Büyük şehirlerin bile caddeleri çöpten, insan ve hayvan pisliklerinden geçilmiyordu. Yerden 5-6 cm. yükseltilmiş ayakkabılar hem kişileri pisliklerden uzak tutuyor hem de asiler kendilerini halkın bastığı yerden biraz daha uzaklaşmış hissediyorlardı.

Kuzey Avrupa kökenli yüksek tabanlı tahta ayakkabıların tüm Avrupa'ya yayılması da bu tarihlere rastlar.

Yine bu yıllarda yüksek topuk Fransız Kraliyet ailesinin törenlerinde asiliğin bir simgesi haline geldi. Saraya yakın görünmeyi arzulayanlar arasında tabanlarını yükseltme yarışı başladı. Zamanla saraya olan sadakat anlayışı değişti. Erkekler günlük yaşam ve iş koşullarına en uygun şekilde giyinmeye çalışırlarken ayakkabılarının yükseklikleri de normale döndü ama kadınlarınki o seviyede kaldı.

O gün bu gündür, ayakkabının topuk yüksekliği cinsiyetler arası bir gösterge olarak kaldı.

18. Yüzyılda Fransız kadınları yükseklikleri neredeyse 8-9 cm.ye varan işlemeli, kabartmalı ayakkabılar giyerlerken modayı Fransa'dan takip eden Amerika'lı kadınlar da bu tip ayakkabıları giymekte gecikmediler. Aslında bu yıllara kadar Avrupa'da kadın ve erkek ayakkabıları şekil olarak farklı değildi. Gittikçe abartılarak yükseklikleri 15 cm'yi bulan topuklu ayakkabıları o yıllarda sadece üst sınıfa mensup kadınlar giyebiliyorlardı. İlginçtir ki 19. yüzyıla gelene kadar tüm dünyada ayakkabılarda sağ, sol farkı yoktu.

Zaman geçtikçe, kadınların ayakkabıları daralıp, incelip, topukları yükseldikçe, erkeklerin ayakkabıları da o derecede kabalaştı, topukları iyice alçaldı. 1900'lü yılların başlarına gelindiğinde, zarif ve yüksek topuklu ayakkabı sadece kadını simgeliyordu.

Kadınların yüksek topuklu ayakkabılarla yürümekten mutlu olup, olmadıkları bilinemez. Yüksek topuklu ayakkabı topuğu yükseltir ama vücut ağırlığının parmaklara binmesine sebep olur. Ağırlık merkezinin yerinin değişmesi dengeyi etkiler, yürürken kısa kısa, manken yürüyüşü denilen birbirlerinin önüne doğru adımlar atılmasına neden olur. Bu tarz yürüyüşte omuzlar geriye atılır, göğüs ileri çıkar, baş havaya kaldırılır, karın ve baldırlarda kaslar gerginleşir, kalça sağa-sola sallanarak vücut ağırlığı dengelenmeye çalışılır. Ama en ufak bir dikkatsizlikte denge bozulur, sendelenir, bacaklarda bükülme, ayak bileklerinde incinme olabilir.

Burada yanlış olan insan vücudunun anatomik yapısının fiziksel dengelerini zorlamaktır. Bazı kadınlar bu gayri tabii dengesiz durumda gün boyu durmak zorunda kalabilirler. Ama bazıları eve gittiklerinde de yine isteyerek yüksek topuklu terliklerle dolaşmaya devam ederler: Bunca pediatrik sorun getirmesine, hayatı zehir etmesine rağmen kadınların 5 santimden yüksek topuklu ayakkabıları giymekte niçin bu kadar ısrarcı olduklarının izahını doktorlar bile yapamamaktadır.

Yüksek topuklu ayakkabılar sadece ayaklarda ve dizlerde problem yaratmıyor, değişen ağırlık merkezinin yerinden dolayı omurlar da etkileniyorlar, bel ağrıları başlıyor. Uzmanlar ayrıca tabana binen yük nedeniyle ayak tabanının da genişlediğini belirterek, akşamüstü satın alınacak ayakkabının ertesi sabah ayağa bol gelebileceği, insanların her iki ayakları da tamamen eşit olmadığından, satın alırken ayakkabıların her iki ayakta da denenmesi gerektiği konularında uyarılar yapıyorlar.

Yüksek topukların giyenlere olduğu kadar çevreye verdikleri zarar da önemlidir. 60 kg. ağırlığında bir kadının, ağırlığının yarısının 1 santimetre kare alanındaki topuğuna uyguladığı basınç 30 kg/cm2 dir. Bu durağan bir yüktür. Topuklarına basa basa yürüyen bir kadın yere kat be kat daha fazla basınç uygular. Yani zarif bir kadının topuklu ayakkabılarıyla yere yaptığı basınç dünyadaki en büyük filin basıncından bile çok yüksektir. Bu nedenle topuklu ayakkabılar halı ve ahşap kaplamalara zarar verirler, asfaltta tırların bile yapamayacağı izler bırakırlar.

Not: Alıntı sayfası - - http://blog.milliyet.com.tr/kadinlar-neden-topuklu-ayakkabi-giyerler--/Blog/?BlogNo=266461